26 Mart 2016 Cumartesi

Hayat Kime Güzel?


Hayat kime güzel?

Bana mı, sana mı, ona mı daha güzel?

"Hayat güzeldir" ama kimin hayatı kime göre daha güzel neden bu kadar irdeliyoruz?


Eskiden böylemiydi? Henüz teknoloji bu derece ilerlememişken insanların hayatını bu kadar mercek altına alıyor muyduk? Acaba hiç komşularımızın hayatını "stalk"layıp "hayat sana güzel" diyor muyduk? Dışarıdan mutlu gördüğümüz insanların bir açığını bulmak için gizlice perdelerini mi aralıyorduk? Ya da duvara bardak dayayarak mı dinliyorduk bilmiyorum.


Ama şimdilerde teknoloji hayatımızın olmazsa olmazları arasına girdi. Bir çoğumuz sosyal medyayı kullanıyoruz. Anımızı fotoğraflayıp paylaşıyoruz. Oysa o anı yakalayabilmek için arka tarafta onlarca çektiğimiz fotoğraf var.  Bu onlarca fotoğraf arasından kendimizi daha iyi hissettiğimizi paylaşıyoruz. Ve bazıları sanıyor ki hayat sadece mutlu fotoğraflarlardan ibaret. Oysa  hayat içinde sadece mutluluk barındırmıyor ki.. Sadece mutluluğun olduğu ütopik bir dünya da yaşamıyoruz hiçbirimiz. Ne yapalım mutsuz olduğumuz, ağladığımız, acımızın olduğu, hastalandığımız, hastanede yattığımız anların fotoğrafını da çekip siz kıskanmayın,özenmeyin, mutlu olun diye onları da mı paylaşalım?

Hayat bana/ona/bize "güzel", size ise "güzel değil" mi? 

O zaman "hayat sana güzel" diyenler şu kısacık hayatınızda;

Başkalarının hayatını takip etmeyi, onlarla kendinizi kıyaslamayı bırakın da kendi hayatınızı yaşayın o zaman sizin için de hayatın güzel olduğunun farkına belki varabilirsiniz.



25 Mart 2016 Cuma

Bana Aşk'ı Anlat!





"Hadi bana aşkı anlat" dedi çocuk...

Ve başladı kadın anlatmaya...

Onu ilk gördüğüm anda, dünyada ki bütün uçurtmaların ipleri koptu hepsi havaya savruldu. İçimde ki camlar tuz buz oldu ve sadece benim duyabileceğim, kulaklarımı sağır edebilecek kadar şiddetli bir gürültü koptu. 

O an anladım ki hayatımız boyunca ancak bir/kaç kişiye böyle bir şey hissedebiliriz. Bu hissettiklerimiz de adeta doğa üstü bir olay gibi gelir bize.  Hani zaman dursa dediğimiz anlar vardır ya benim için onu gördüğüm her an zaman duruyordu. Onun dışında ki herşey yerli yerinde duruyordu ve hiçbiri artık benim umurumda değildi. 

Ağlamaktan uyuyamadığım geceleri biliyordum ama onu gördükten sonra ilk defa mutluluktan uyuyamadığım geceleri hatırlıyorum. 

Zamanla uçurtmalarımın kimi ağaçlara, kimi elektrik tellerine takıldı, kimi denize düştü, kimi ters bir rüzgârla yere çakıldı..

Şimdi ise havada sağlam kalan bir/kaç uçurtmamın iplerini bir daha bırakmamak üzere yakalamaya çalışıyorum.. 

"İşte çocuk böyle birşey aşk" dedi kadın...





18 Mart 2016 Cuma

Kadına Yönelik Psikolojik Şiddet




“Kadına karşı şiddete hayır!”   cümlesini hemen hemen her gün duymaya başladığımız bugünlerde neden sadece aklımıza erkekler tarafından kadına karşı yapılan fiziksel şiddet geliyor oysa görmezden geldiğimiz bir şiddet daha var ki o da en az fiziksel şiddet kadar tehlikeli. Evet kadınların hemcinslerine uyguladığı psikolojik şiddetten bahsediyorum.

Biz kadınlar hemcinslerimize mobbing yapıyoruz hem de bunu yaparken zekamızdan, yeteneklerimizden daha çok dişiliğimizi kullanıyoruz.
  
Önce kendimize bir hedef belirliyoruz. Mümkünse bu kadın mutlu olsun. Tabi biraz da güzel olsun. İş yerinizden bulun “plaza kadını” olsun. Hedefimizi bulduğumuza göre şimdi başlayabiliriz. Hatta bir hedef tatmin etmez en iyisi birkaç tane bulmakta fayda var.

Basitten başlayalım önce hiç tanımadığımız kadınların ne giydiğine bakalım.  Karşıdan gelen kadını süzerken yanımızda ki kadın arkadaşımıza da “gördün mü bak kısacık etek giymiş o bacaklarla”, “daracık bluz giymiş, göbek katlarını gördün mü, insan utanır” vb. cümleler kuralım. Evet hiç tanımadığımız bir kadına bakışlarımızla mobbingimizi yaptığımıza göre şimdi tanıdığımız kadınlara geçebiliriz.

Tanıdığımız hatta ötesi arkadaş olduğumuz kadınları yakın markaja alalım sanki onu çok beğeniyormuş gibi davranalım. Bir yandan kankası olmaya çalışalım bir yandan da zayıf noktalarını, hatalarını, sevgilisini, kocasını, planlarını hatta hayallerini öğrenelim.

Sonra sanki sohbet ediyormuş edası ile ne yiyip ne içtiğini, kaç kilo, kaç beden olduğunu, göğüs bedeninin kaç olduğunu, selülitlerinin, çatlaklarının olup olmadığını soralım. Eğer standartların üzerinde ise bu öğrendiğiniz ölçüler artık istediğiniz kadar yüklenebilirsiniz. Standartların altında ise de yüklenebilirsiniz, sanşınızı deneyin mutlaka ezebilceğiniz bir nokta çıkacaktır. Bu ara da evlerinizi, arabalarınızı yarıştırmayı unutmayın ama.

Bitmedi tabiki sıra size anlattığı bilgileri kullanmaya geldi sevgililerinizi, kocalarınızı yarıştırın. Zaten evliyseniz birkaç level üstündesiniz diğer kadınların. Bunu sonuna kadar bekar kadınlara kullanın. Doğmamış çocuklarınızı bile yarıştırabilirsiniz. Zaten bir çocuğunuz varsa çok şanslısınız karşınızdakini anneliğinizi kullanarak ezebilirsiniz. Ne de olsa çocuğunuzu nasıl yetiştirdiğinizden önemli olan bir şey varsa o da anneliğin kutsallığıdır. Buradan da çok rahat ilerleyebilirsiniz.

Yüzünüze maskenizi takmadan gerçekten kaç arkadaşınızın terfi almasına, evlenme teklifi almasına, hamile olduğu haberini vermesine ya da herhangi bir sebepten mutlu olmasına gerçekten seviniyorsunuz. Şu cümleyi sıkça kurmadınız mı “Ayşe’de evlenmiş.” Burada ki küçücük –de eki aslında dünyaları anlatmıyor mu?
  
Aslında temel sorun özgüven eksikliği.  Kendini sevmeyen, psikolojisi bozuk hastalıklı tipler ne yazık ki artan bir ivme ile çoğalmakta olup sağlıklı kadınlar ilk hedefleri oluyor.  Toplumumuz da kadınlar işlerinde, uzmanlık alanlarında yeteri kadar söz sahibi olamıyorsa önlerini kapatanın başka bir kadın olduğunu göreceksiniz. Kadın başarılı bir şey yapıyorsa onu aşağı çekmeye çalışan sadece erkekler değil yine bir kadın.
 Oysa kadının kadını içten içe kıskanmadığı, yarışmadığı, desteklediği bir dünya daha güzel olmaz mıydı?