23 Eylül 2016 Cuma

Denizaltına Yolculuk!!!



Şu hayatta en çok neyi seviyorsun deseler hiç düşünmeden denizi derim.  Denizi olmayan bir şehirde büyüdüm bundan dolayı hep denize hasrettim. Çocukken yılda sadece 1 hafta denizi görebilirdim. Bütün bir yıl Ağustos ayının gelmesini beklerdim. Benim için tek önemli olan denize ulaşacağım gündü. Başka hiçbir tarihin önemi yoktu. Bundandır kendimi her fırsatta deniz kenarına atmam. En büyük hayallerimden biri de su altını keşfetmekti. Çok uzun süre buna fırsat bulamadım, hep ertelemek zorunda kaldım.

Ancak sonunda uzun zamandır beklediğim gün gelmişti. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi, ilk defa kalbimin sesini bu kadar yüksek duyuyordum.  Kendimi maviliklere bıraktığım andan itibaren su altının büyüsüne kapılmıştım bile!  İşte tam o an eğitim almaya karar vermiştim. Deneme dalışları ile yetinemezdim. Bu sefer ertelemeden kendimi bir dalış kursunda buldum. Ancak maalesef bazı talihsizlikler yüzünden kursu tamamlayamadım.  Oysa dalış tutkusunu içimde taşıyarak, gerçekleştirmeden, bir kere daldıktan sonra bir daha dalmadan duramazdım.  Bu yüzden kendimle mücadele etmeye devam ettim ve pes etmedim.



Tam da bu esnada işyerimde bir dalış kursu afişi gördüm. Afişte ki numarayı aramadan önce hocanın hakkında biraz araştırma yaptım. Bu adam hakkında konuştuğum herkes “daldıramayacağı kimse yoktur” diyordu. Ve böylece aldığım referanslara güvenerek hemen afişte ki numarayı arayarak Ertunç Evciler ile tanışmış oldum.   

Ertunç Hocam’ın sayesinde defalarca kez sualtına indim. Keşfetmeye çalıştığım yeni dünya hayallerimdekinden bile harikaydı, suyun üstündeki herşey geride kalmıştı. Artık dış dünyanın kirliliğinden, kavgalarından, savaşlarından, yalanlarından çok uzaklardaydım. Yeni dünyam da sadece ben ve su altı dünyasının sakinleri vardı.










Tıpkı aşık olmuş gibi hissediyordum kendimi. Dalış bir anda benim en büyük tutkum, hayatımın bir parçası haline gelmişti. Neydi bu tutkunun sebebi bilemiyordum. Belki de zihnimi arındırabildiğim tek yer sualtı olduğu için bu kadar bağımlı hale gelmiş olabilirim. Suya girmeden birkaç dakika önce teknede dünyanın kirliliklerinden bahsederken, kafamda yüzlerce düşünce varken sualtına indiğim anda bir anda hepsi yok oluveriyordu. Yani sanki zihnim su altında donuyordu. Maviliklerde hem kendimi kaybediyor, hem de kendimi buluyordum. Bilmediğim gizemli bir dünyanın keşfine çıkarken aynı zaman da kendimi de keşfediyordum. Pırıl pırıl berrak bir zihinle başka bir dünyanın içinde buluyordum kendimi. Her dalış içinde ayrı bir heyecan ayrı bir huzur barındırıyordu. Heyecan ve huzuru birkaç dakika aralıklarla yaşayabiliyorum. Sudan çıktıktan sonra gözlerimi her kapattığım da o anlar gözlerimde canlanıyordu ve ben bir daha kavuşacağım günü iple çekiyorum. 

Ve benim sualtı dünyasına dair taşıdığım bütün kaygılarımı, korkularımı silmem de yardımcı olan, yapamam sandığım becerileri rahatlıkla yapmamı sağlayan, ilgisini, desteğini her zaman hissettiren, bol bol fotoğraflarımızı çeken balık adam sevgili hocam Ertunç Evciler’e çok teşekkür ediyorum.  Bu arada haklılarmış gerçekten daldıramayacağı insan yokmuş buna defalarca kez şahit oldum. 

Şimdi gidip dalmam lazım mavilikler beni yine yeniden çağırıyor...









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder